Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Joe Biden, Çin ve Tayvan arasında tırmanan bu gerilim hakkında Çin’in işgaline karşı Tayvan’ın askeri olarak yanında olacaklarını duyurdu. Çin’den gelen sesler de Tayvan’ın ya barışçıl yollarla ya da gerekirse güç kullanarak Çin topraklarına elbet katılacağını açıklamak oldu. Tayvan devlet başkanıysa Tayvan’ın tek başına bir ülke olduğu ve kendi demokratik yönetimleri ve yaşam tarzlarını sonuna kadar koruyacaklarını söylemek oldu. Peki bu gerilimin başlangıç noktasına gitmek istersek tarihte ne kadar geriye gitmemiz gerekir? Amerika’nın bu gerilimdeki rolü nedir? Hadi gelin 10 maddede Çin, Tayvan ve ABD üçgeninde ilişkilerin nasıl gelişip tüm Dünya’yı etkileyecek potansiyel bir savaşa evrildiğine yakından bakalım.
1-İki Ülke de Çin İmparatorluğunun Bir Parçasıydı
1800'lü yılların sonlarına kadar iki bölgeyi de elinde tutan Çin İmparatorluğu 1800'lerin sonlarına doğru Tayvan'ın kontrolünü kaybetti. Tayvan Japonya'nın eline geçti. Çin İmparatorluysa 1911 devrimiyle imparatorluk düzenine son verilip Çin Cumhuriyeti kuruldu.
2-Çin ve Tayvan’ın İkisi de Asıl Çin’in Kendileri Olduğunu Düşünüyor.
1945 Yılında II. Dünya Savaşı sona erene kadar Tayvan’ın kontrolü Japonya’nın elinde bulunuyordu. Savaşı kaybeden Japonya Tayvan topraklarından çekildiğinde, o sırada Çin ana toprağında iktidarda bulunan sağcı milliyetçi kanat olan ve Çin Cumhuriyetini temsil eden KMT Partisi kontrolü ele aldı. Tayvan’da bundan rahatsız olan halk, hükümet karşıtı gösterilere başladı. Gösteriler, o sırada yönetimin başında bulunan Chiang Kai-Shek tarafından bastırıldı. Ancak ardından Çin’in tüm topraklarına yayılan bir iç savaş baş gösterdi. İç savaşı kaybeden KMT geri çekilmek zorunda kaldı. 1949’da Çin ana topraklarından Tayvan bölgesine geri çekilen Chiang Kai-Shek Tayvan topraklarında sıkı yönetim ilan etti ve iktidarı orada elinde tuttu. Ana toprakların asıl yöneticisinin kendisi olduğunu ileri süren Chiang Kai-Shek Çin’i komünist partiye bıraktı. Asıl Çin topraklarında hükümet kendisini Çin Halk Cumhuriyeti olarak tanımlarken, Tayvan topraklarına çekilen KMT ise Tayvan topraklarını ve asıl kendi yönetmesi gerektiğini düşündüğü tüm Çin topraklarını Çin Cumhuriyeti olarak tanımlıyordu.
3-1972’ye Kadar Dünya’da Kabul Gören “Çin Yönetimi” Tayvan Hükümetiydi..
İç savaş sonrasında dahi Çin Halk Cumhuriyeti(Komünist) ve Tayvan’da bulunan Çin Cumhuhriyeti arasındaki anlaşmazlıklar son bulmamıştı. Savaş hala devam ediyordu. Dünya’da soğuk savaş rüzgarı esiyordu. Batı ülkelerinin çoğu komünistlere karşı önlerinde ilk cephede bir müttefik olduğu için Çin’i asıl temsil eden hükümetin Tayvan’da bulunan Çin Cumhuriyeti ve “KMT” parti yetkilileri olduğunu kabul ediyorlardı. Komünist Partinin yönetimde olduğu ana toprakları asıl hükümet olarak görenlerse Sovyet Bloğundaki ülkelerdi. BM ülkelerinin çoğu ve ABD o zamana kadar Tayvan’daki hükümeti Çin’in asıl temsilcisi olarak kabul etmişlerdi. Ama dengeler değişmek üzereydi.
4-ABD Başkanı Nixon, Komünist Bir Ülkeye Ziyarete Gidiyor
ABD Başbakanı Richard Nixon, ana kara Çin’e, 1972’de bir ziyarette bulunma kararı aldı. Bu ziyaretin amacı ilişkileri yumuşatmaktı. Komünist Parti’nin yönetimindeki Çin o dönem her ne kadar fakir bir ülke olarak görülse de Nixon ve güvenlik danışmanı Kissinger, Pekin’in Soğuk Savaş’ta dengeleri değiştirecek önemli bir unsur olduğunu fark etmişti.
Sovyetler Birliği ile arasındaki dengeleri değiştirmek isteyen sadece ABD değildi. Pekin Hükümeti de var olan müttefiklikten rahatsızdı. Nixon’ın ziyareti her ne kadar kazan-kazan ilişkisi gibi gözükse de her iki taraf için de uzun vadede dağ gibi yığılan bir çok problemin ve güvensizliğin de habercisiydi.
5-Tek Bir Sorun Vardı: "Tayvan Ne Olacaktı?"
Başlayan görüşmeler sonucu, aralarında tek bir sorun vardı:
Tayvan ne olacaktı?
Pekin hükümetine göre sadece tek bir Çin olması gerekiyordu ve tüm Çin topraklarında hükümet yöneticisi olarak kendileri var olmalıydılar. Ancak aynı şeyi iddia eden sadece onlar değildi. Tayvan’daki KMT Partisi’nin yönetiminde bulunan Chiang Kai Shek de aynı şeyi düşünüyordu. Chiang Kai Shek’e göre tüm Çin’in yöneticiliği kendisine aitti ve asıl Çin’i temsil eden de oydu. Nixon’sa, burada çok önemli bir karar vermeliydi. Milliyetçi kapitalist bir yönetim olan Tayvan’ı bırakıp, yıllardır savaştıkları komünizme karşı bir zeytin dalı uzatmak...
6-Tayvan, Pekin'in İnsafına Bırakılır
Ve aynen de öyle yapılır. Komünist Parti lideri Mao Zedong ile Richard Nixon arasında “Tek Çin Politikası” tartışmalarında kazanan taraf Pekin olur. Tüm Çin’i temsil ettiği varsayılan hükümet Tayvan’dan Pekin’e kaymıştır. Ama Nixon ve Henry Kissinger’ın başlattıkları bu oyundan ABD hükümeti pek de memnun kalmamıştır.
ABD-Tayvan ve Çin Üçgeninde ABD, Tüm Belirsizlik ve Güvensizliğin Ana Merkeziydi
ABD’nin ardından diğer Batı ülkeleri de Tayvan’daki Çin Cumhuriyeti yerine Çin’in temsilcisi olarak Pekin’deki komünist Çin Halk Cumhuriyetini kabul etmeye başladılar. Bunun üzerine Birleşmiş Milletler’deki koltuğundan olan Tayvan iyice yalnız kalmıştı.
7-ABD Durur mu? Bir Yandan da Tayvan’a Silah Satmaya Başlar
1972’ye kadar Batı bloğu tarafından asıl “Çin” olarak tanınan Tayvan yönetimi, bir anda yok sayılarak tüm Çin’in asıl temsilcisi Pekin’deki komünist hükümet olarak kabul görülmesi ABD hükümetinde Tayvan yanlıları tarafından eleştirilir. Hükümette Tayvan yanlıları tarafından “Taiwan Relations Act” isimli yasa çıkarılır. Pekin, Çin’in asıl temsilcisi olarak görüldüğü için Tayvan resmi olarak dikkate alınmaması gerekiyordu. Buna yönelik yasa, ABD ve Tayvan arasında diplomatik olmayan ama resmi olarak önemi olan ilişkiler olarak tanımlandı. ABD, stratejik olarak belirsiz bir ortam yaratırken bir yandan da Tayvan’a kendini savunabilmesi için silah satmaya başladı. ABD’nin verilen sözlere rağmen attığı adımları gören Pekin tepkisini gösterir. Ama karşılığında bir nevi “Bak durumun çözülmesini istiyorum ama sadece barışçıl yollarla çözülmeli” diyerek atılan adımların ve geleceğin iyice belirsizliklerle dolu olmasına ve güvensizlik ortamının oluşmasına katkıda bulundu.
8-Savaşın Bitmesiyle İlişkileri Geliştiren İki Ülkeden Tayvan Geçen Bunca Zamandan Sonra Kendini Ayrı Bir Ülke Olarak Görmeye Başladı
Pekin’in Hong Kong’la aralarında imzaladığı “Tek Ülke İki Sistem” anlaşmasının benzerini Tayvan’la da imzalamaya çalıştılar ancak Tayvan hükümeti buna yanaşmadı. 1991’de aralarındaki savaşa diplomatik olarak son veren iki hükümet, tam anlamıyla diplomatik ilişkilere girişmeseler de kurdukları aracı kurumlar aracılığıyla yarı diplomatik ilişkileri yürütmeye başladılar. Ancak geçen bunca zaman sonunda 2000’li yılların ortalarına doğru Tayvan’daki halk kendini Çin’li olarak tanımlamak yerine Tayvan’lı olarak tanımlamayı tercih ediyordu. Ve ana kara Pekin’le birleşmeyi halkın sadece %6’sı istiyordu.
9-Ancak Pekin Kararlıydı...
Pekin Tayvan’ı ana karaya katmaya sonuna kadar kararlıydı. Birleşmenin barışçıl yollarla olmasını isteseler de güç kullanmaya da hazırdılar. 2022’de Amerika, Pekin’in Tayvan kara sularına doğru II. Dünya Savaşı’ndan beri görülmemiş büyüklükte askeri personel ve mühimmat yığdığını açıkladı.
10-Gerginliğin Yükselişini Hızlandıransa Ukrayna-Rusya Savaşı Sonrası Yaşananlar Oldu
Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle birlikte, Batının gözünde Pekin’in Tayvan’ı ana karaya katmakta kararlı oluşu daha önemli bir noktaya geldi. 25 Yıl aradan sonra ilk kez bir üst düzey ABD yetkilisi Tayvan’ı ziyaret etti. Nancy Pelosi’nin yaptığı ziyaret ve Tayvan’a desteklerini açıklamasıyla Pekin’e verilen sözler boşa çıkmış oldu. Bunun üzerine ABD, Çin ve Tayvan üçgeninde işler gerilimin tırmanması ve ABD’nin Pekin’i askeri olarak yıldırmaya çalışmasına döndü.
1970’lerdeki gibi fakir bir ülke olmayan Çin ABD ile kafa tutacak kadar büyük bir ekonomi oldu. Çin’in hedefleriyse sabırla bekleyip ne olursa olsun ana karaya Tayvan’ı bir şekilde katacağı. Ancak Tayvan kendini bağımsız ayrı bir ülke olarak görmek istiyor.
Comments