Acı Çekmenin Hazzı Arttırdığını Biliyor muydunuz?
Hayatınızın bir döneminde tanıştığınız, sizi mutlu eden ama ne kadar yaparsanız yapın sizi her zaman daha fazlasına iten bir alışkanlığınız oldu mu? Aslında gündelik hayatta sahip olduğumuz ve yaptığımız şeylerin çoğu öyle. Yaşadığımız teknoloji çağında aklınıza gelebilecek her türlü haz veren eyleme ve nesneye ulaşmak o kadar kolaylaştı ki bazen bağımlısı olduğumuz şeylerin farkında bile olmuyoruz. Kahve içmek, çay içmek, sigara içmek, oyun, internet, ekran, kumar ve pornografi dahil ödül ve haz mekanizmamızı kısa yoldan aktive eden ve günümüzde ulaşılabilirliği olabildiğince kolay olan eylemler. Ve bu eylemlerin ortak bir noktası varsa o da her zaman “daha fazlasına” yönlendirmeleridir.
Peki bu doyumsuzluğa ve daha fazlasını istemeye sebep olan nedir? Ve bunlardan nasıl kurtuluruz?
Sosyal medyada gezinmeye başlayıp yaptığımız her kaydırma hareketinde belki de bundan 100 yıl önce yaşamış insanların tüm ömrü boyunca göremeyeceği kadar fazla iyi hissettirecek yemek ve manzara fotoğrafını basit bir kaydırma hareketiyle görebiliyoruz. Pornografik içerikler, kumar oyunları veya uyuşturucu kullanımı gibi kullanım anında size haz veren davranışlara olan ulaşım şuanda mağarada yaşayan atalarımızın hayallerinin çok ve çok ötesinde.
Bu gibi bağımlılık yaratan aktivitelerin ortak noktası, size önceden hazzı tattırıyor olmaları. Yani herhangi bir bedel ödenmeden ulaşılmış bir iyi hissetme hali. Vücut bu iyi hissetme halini herhangi bir çaba harcamadan tattığı için tembel olan beyinlerimiz ,doğal olarak bu hissi tekrar ve tekrar yaşatmaya yönelik olan bu davranışa yöneliyorlar. İşte bu noktadaysa dopamin ve ağrı modülasyonunun dengesi devreye giriyor. Vücudumuzda dopamin salınımını ve acıları kontrol eden sistemler aynı bölgede bulunuyor. Ve bu sistemler birbirleriyle denge mekanizmasıyla çalışıyorlar. Yani bir ucunda dopamin ve bir ucundaysa ağrı modülasyonunun bulunduğu bir tahterevalliyi düşünebiliriz.
Bize haz veren eylemleri yapmaya başladığımızda tahterevallinin dopamin ve haz tarafı ağır basar. Böyle bir durumda dengede çalışması gereken mekanizmanın haz kısmı ağır bastığında bunu tekrar dengeye getirebilmek için ağrı modülasyonu tarafı daha da ağırlaşarak durumu tekrar eşitler. Ve bir dahaki sefere haz kısmında dengeyi bozabilmek için ağırlaşmış ağrı modülasyonundan kaynaklı daha fazla dopamine ihtiyacımız olur. Böylelikle ekran başında geçirdiğimiz süre, madde kullanım sıklığı, kumar oyunlarına olan bağımlılıklar devamlı artar. Özünde yaptığımız şeyse vücudun dopamin döngüsünü bozmak. Çünkü bir dahaki sefere aynı hazzı almak için daha fazla vakit geçirmeye ihtiyacımız olur. Ve böyle eylemlere ara verdiğimizde dengenin ağrı modülasyonu ağır bastığı için kronik yorgunluk, depresyon, hiperaktivite ve dikkat bozukluğu ve yoksunluk sendromu gibi bir çok sıkıntı baş gösterebilir.
Sosyal medyada gezinmeye başlayıp yaptığımız her kaydırma hareketinde belki de bundan 100 yıl önce yaşamış insanların tüm ömrü boyunca göremeyeceği kadar fazla yemek, manzara fotoğraflarını basit bir kaydırma hareketiyle görebiliyoruz. Bundan binlerce yıl önce tek derdi hayatta kalmak olan atalarımız için gayet yerinde işleyen bu mekanizma günümüz dünyasında birer kusurmuş gibi görünebiliyor.
Dopamin Döngüsünü Resetleme
Dopamin detoksunu duymuşsunuzdur. Siz de bağımlılık yarattığını düşündüğünüz alışkanlıklarınızı bir süreliğine tümünden keserek bozulan dopamin ve ağrı modülasyon dengesini resetleyerek eski haline getirmeye çalışıyorsunuz. Kimileri bunu haftada sadece bir gün tüm zararlı alışkanlıklarından uzak durarak sadece kendi iç dünyasına yönelerek yapıyorken; kimisi de kendisine zarar verdiğini düşündüğü bir davranışı seçerek 28 gün boyunca bu davranışı tamamen kesiyor. 28 günlük detoksun sebebiyse davranışın dopamin döngüsü üzerinde etkisinin resetlenmesi aşağı yukarı 4 haftaya denk geliyor olması. Her 4 haftalık periyotlarda farklı bir zararlı olduğunu düşündüğünüz bir davranışı tamamen keserek dopamin döngüsündeki etkileri hafifletilebiliriz.(Tabii ki teoride..)
Peki bu 28 günden sonra ne yapmalıyız?
Bu davranışın sizin üzerinizdeki etkilerini böyle periyotlarla düzende tutabilirsiniz. Şahsen denedin mi diye sorarsanız açıkçası şu ana kadar sadece sosyal medya uygulamalarını 50 gün boyunca tamamen keserek denemiştim. Dopamin detoksu adı altında olmasa da bende çok iyi bir etki bırakmadığını fark ettiğim sosyal medyayı ve ekran bağımlılığını kesmeye karar verdim. Bu 50 günün başlarında yapacak bir şey bulmada zorlanıyordum ama bir noktadan sonra kendi kendinize farklı alışkanlıklar geliştirebiliyorsunuz. Kendi iç dünyanıza bakmak gibi.. Sonundaysa bir farkındalık kazanmadıysanız(Şahsen kazanmamışım) rahatlıkla tekrar aynı alışkanlıklarınıza aynı sıklıkta kullanmaya dönebilirsiniz. Anladığım kadarıyla yapılması gereken bu davranışların dopamin döngüsüne etkisini periyodik aralıklarla resetlemek. Çünkü bağımlılık yarattığını düşündüğümüz çoğu şey yaşadığımız teknoloji çağında hayatımızda var ve onları hakkında hiçbir fikri olmayan bir mağara adamı gibi hayatımızdan tamamen elimine edemeyiz. Onun yerine böyle periyodik resetlerle kontrolü elimizde tutabiliriz belki de..
Bu süreçte de size yardımcı olması açısından şahsen ben farkındalık kazanmak ve stresi azaltmak için yoga ve meditasyonu önerebilirim.
Peki Ya Acı Çekmek?
Evet asıl konumuza gelirsek... Mantıken dopamin dengesinde dopamin ağır bastığında bunu dengeye getiren ağrı modülasyonu oluyor. Haz hissi zamanla azaldığındaysa geriye sadece kronik ağrılar ve depresyon kalıyor. Peki ya dengenin diğer tarafına ağırlık koyarsak? Vücudun koşullarını zorlayarak(Ama tabiki abartmadan) yapılan egzersizler ve soğuk duş alımı gibi fiziksel acılara sebep olan faktörler dopamin dengesinde bu sefer ağrı tarafında ağırlık yaparlar ve bunu dengeye getirmek için salgılanansa dopamin ve haz hissiyatı olur.. Böylelikle elde ettiğimiz hazlar daha kalıcı ve devamlı olurlar.
Comentários