Uzun bir aradan sonra yine bi’ kahvelik sayılabilecek bir kitapla daha karşınızdayız. Siddharta... Herman Hesse tarafından yazılan, Can Yayınları’nın basımını üstlendiği 148 sayfa uzunluğunda olan kitap kimine göre bir kahvede yalanıp yutulabilecekken; kimilerine göre de okurken uzun saatler üzerinde düşünmeye değer bir kitap. Ve aynı zamanda sizi iyi hissettirebildiği gibi yaşadığımız hayatın sınırlarına dair kafanızda soru işaretlerı bırakabilir .
Herman Hesse ve Siddhartha
Herman Hesse’nin, modern psikolojinin sac ayaklarından biri olarak görülen Jung’un öğrencisi Lang ile olan dostluğu Hesse’nin Jung’un öğretilerine olan ilgisini arttırmıştı. Jung’un psikolojiye olan spiritüel yaklaşımları ve Hesse’nin Doğu mistisizmine olan yönelimi sonunda Herman Hesse’nin yazım dilini ortaya çıkardı. Siddhartha ise Herman Hesse’nin yazım dilinin klasik örneklerinden biri diyebiliriz.
Herman Hesse Siddhartha Konusu ve Özeti
Herman Hesse Siddhartha konusuna gelirsek, günümüzde Buda olarak bilinen Budizmin kurucusu Siddhartha Gautama’nın hayatını, Herman Hesse’nin gözünden ve zihninden işliyor. Siddhartha, Herman Hesse tarafından, I. Dünya Savaşı sonrasında 1922 yılında yayımlandı. Dünya savaşından önce Hindistan’a giden Hesse, savaş sonrasında hayatlarına tekrardan yön vermeye çalışan insanları Doğu Mistisizmiyle buluşturmak istedi.
"Bu kitapta tüm dinlerde, insanların benimsediği tüm inanış biçimlerinde ortak olan yanı, tüm ulusal ayrımları aşan , tüm ırkların, tüm bireylerin benimseyebileceği şeyi yakalamaya çalıştım." (Herman Hesse Siddhartha hakkında)
Siddhartha, içinde bulunduğu toplumun inanç sistemiyle aradığını bulamadığını ve daha fazlasını istediğini fark eder. Birlikte büyüdüğü, babası bir Brahman olan Govinda ile arayış için, çileci olan Samanaların arasına katılırlar.
“Nedir bu murakabe? Neymiş bedenden çıkıp gitme? Neymiş oruç? Neymiş nefesin tutulması? Ben’den kaçıştır bu, benliğin eza ve cefasından kısa süre için yakayı kurtarmaktır, acıya ve yaşamın anlamsızlığına karşı kısa süreli bir duyarsızlıktır.”
Bu alıntı, dünyada her yüce varlığa ibadet eden ya da daha basitçe sadece kendini arayan insanların yerine getirdikleri ibadetlerin özeti gibi benim gözümde. İnsanlar hayatın anlamsızlığını ve evrendeki rollerinin ne kadar küçük olduğunu gördüklerinde kendilerini önemli hissetmek için daha yüce bir varlık arayışına giriyorlar ya da daha iyi bir ”ben” yaratmak amacıyla inzivaya çekiliyorlar ve aklı başında hiçbir insanın yapmayacağı şeyleri normalleştirerek yapıyorlar. Ama din denilen kurumun zamanla değişen dünyamızda değişmez ve esnemez kurallarıyla birlikte; inananları tarafından yozlaşabileceği gerçeğini göz ardı ediyorlar.
Benim Görüşümce Siddhartha
“Hiç kimse bir başkasının yürüdüğü yolda ne kadar ilerlemiş olduğunu göremez.”
Değişmez ve esnemez kurallar çevresinde hayatımızı kurmaya çalışırsak, gerçekten kim olduğumuz bilemeden bize biçilen rolümüzü bu kurallara göre oynar ve hala içimizdeki merak ve arayış isteğini bastıramadan gideriz.
“...bir insanın hazinesini ve bilgeliğini oluşturan şeyin bir başkasının kulağına aptalca gelmesine de diyecek hiçbir şeyim yok.”
Hepimiz kendi arayışımızı kendi yolumuzda ilerleyerek bulmalıyız. Başkalarının açtığı yolda onların kurallarıyla ilerleyerek herhangi bir yere varılacağına inanmıyorum. Bahsettiğim şeyler dinler ve her birinin başında bir sözcü veya peygamber olması. Yüzyıllar öncesinde yazılmış ve koyulmuş kuralların koşullandırmasına göre yaşamak ve belki de yüz yıl bin yıl önce yaşamış insanların yolunu takip etmek bize bir şey katmaz. Belki hayatlarından ve bize bıraktıklarından çok fazla şey öğrenebiliriz. Ama alıp kendi hayatımıza uyarlamak çok da sağlıklı değil gibi.
Gerçekten "İyi" miyiz ?
Ben şahsen yapılan iyiliklerin ve din adı altında yapılan ibadetlerin daha yüce bir varlığa adanıp karşılığında “Ödül” beklentisine girilmesinin hayalperestlik olduğunu düşünüyorum. Daha yüce bir varlığın eserleriysek bile –ki öyle olduğunu düşünmüyorum- o halde hepimizin çıkış noktası belli oluyor. Dünyadaki kötü insanların da iyi insanların da kaynağı aynı varlık oluyor. O halde neden birimiz cezalandırılırken birimiz ödüllendiriliyoruz?
Dünya’yı ve kendi ruhunuzu yapılan ibadetlerin değil de; daha çok saygı, sevgi ve hoşgörünün kurtaracağına inanıyorum.
Özetle Siddhartha
Siddhartha, bir çırpıda okunup bitebileceği gibi, defalarca okuyup sindirilecek yeni bir şeyler bulacağınız ve hayatınıza adapte edebileceğiniz de bir kitap. Umarım hepiniz ilerlemek istediğiniz yolda sizi alıkoyan korkularınızdan uzakta yeni şeyler öğrenerek ve severek ilerliyorsunuzdur. Yazımı Siddhartha’dan güzel bir alıntıyla bitirmek istiyorum:
“”Şu gördüğün,” dedi taşla oynayarak, “bu bir taştır, belli bir zaman sonra toprak olacak belki, topraktan da bitki olarak boy verecek ya da bir hayvana, bir insana dönüşecek. Eskiden olsa derdim ki: ‘Bu taş yalnızca bir taştır, değersizdir, Maya dünyasındaki nesnelerden biridir; ama yaşam çevriminde insana ve ruha da dönüşebileceği için bu taşa da önem veriyorum.’ Eskiden olsa böyle düşünürdüm belki. Ama bugün böyle düşünmüyorum: Bu taş taştır, aynı zamanda hayvandır, aynı zamanda Tanrı’dır, aynı zamanda Buddha’dır, ileride şu ya da bu nesnelere dönüşeceği için ona saygı duyuyor onu sayıyor değilim, çoktan her zaman şu ya da bu nesne olduğu için sevip sayıyorum onu.”
Comments