Kendi Kendine Evrimi Öğrenip Benimseyen Yazar: Jack Londan

Adem'den Önce Jack London

Jack London tarafından kaleme alınan Adem’den Önce, insanın evrimsel sürecinde geçirdiği basamakların çok çok öncesine giderek, yani “Adem’den Önce”sine, Homo Sapiens’ten öncesine atalarımızın ağaçlarda sallanarak ilerlediği dönemleri kaleme alıyor.

Bunu yaparken evrimsel süreçle zaten birbirimize bağlandığımızı kabul ederek; atalarımızın binlerce yıl boyunca yaşadıkları vahşi hayatın sonucu olarak edindikleri dürtü ve davranışları da günümüze aktardığımızı betimliyor. Ama bunun da ötesinde aslında atalarımızla zihinsel ve duygusal süreçlerle de bağlı olduğumuzu anlatmaya çalışıyor. Çünkü kitap da ana kahraman günümüz yıllarında yaşamış bir çocuk. Ve bu çocuğun gördüğü rüyalarla kendini binlerce yıl öncesinde bir maymun olarak görmesini konu alıyor. Bunu belki de bir başka canlının gözünden bakılarak anlatılmış en iyi yazar olarak yapıyor şahsi görüşüm. Jack London’a bu gözlemci yeteneğini erken yaşta çalışmaya başlayarak yaşadığı zorlu deneyimlere dayandığını düşünüyorum. Çünkü hayatında yaşadığı zorlu süreçlerle, binlerce yıl önce yaşamış atalarımız kadar hayatın fiziksel ve duygusal zorluğunu çok iyi deneyimlemişti.

Darwin'in Jack London'a Etkileri

Maddi yetersizliklerle üniversiteyi bitirmeyi başaramayan London, hep kendi kendini eğitmiştir. Sosyo-kültürel olarak her tabakayı gözlemleyerek para kazanmanın yolunun “Beynini Satarak” olacağına inanmıştır. Bu yüzden kendini yazarlık kariyerine adamıştır. Kütüphanelerde kendi kendini yetiştirerek geçirdiği dönemlerde Darwin’in ismine denk gelmiş olmalı ki kitaplarında belki de en çok Darwin’in evrim teorisinin etkilerini görüyoruz. Darwin’in sadece evrim teorisine de inanmakla kalmıyor; "Sosyal Darwinizm"e de inanıyordu.

Çelişkili Düşünceleriyle Jack London

Sosyal Darwinizmde amaç, üstün bireyleri destekleyerek zayıf bireyleri toplum dışına atmaktır. Aynı şekilde ekonomi çevresinde de başarılı iş adamları desteklenip ödüllendirilirken; işçi sınıfının sendikalarını yok etmeyi hedeflemektedir. Ama kendisinin aynı zamanda sosyalist biri olduğunu söylemesi çelişkiler yaratmaktadır.Ve sadece bu konuda da değil.

Jack London Hakkındaki Tartışmalı Konular

“Nature Faker” Tartışması

“Nature Faker” tartışmaları 1900’lü yılların başında bilimsel olgularla, yazarların doğa hakkındaki yazıları arasındaki çatışmadan kaynaklanmıştır. “Nature Faker” terim olarak, genellikle doğaya ve hayvanlara sahip olmadıkları özellikler(duygular gibi) ve alışkanlıkları kazandırarak yazılar yazan yazara denir. Jack London da aynı şekilde Nature Faker olarak anılmıştır.

Telif Hakkı İhlalleri

Vahşetin Çağrısı(Northland’Daki Köpeklerim- Egerton R. Young) Demir Ökçe’nin 7. Bölümü(Frank Harris’in “Londra Piskoposu ve Halk Ahlâkı” tam anlamıyla kopyasıdır) gibi bilindik romanlarıyla hakkında şikayetçi olunsa da Jack London kendini sadece romanlarından fikir aldığını ileri sürerek savunmuştur.

Jack London ve Irkçılık İkilemi

London, dönemin ırkçı söylemlerinden ayrı bir görüş ortaya koymuyordu. Ancak yazdığı eserlerde farklı tenden insanlar her daim yer alıyorlardı. Savaş muharipliği yaptığı dönemde Japon Adetlerini ve geleneklerini incelemiş bunlara hayran kalmıştı.

1996’da Kanada Whitehorse şehrinde bir bulvara ismi verilmiş; sonra ırkçı söylemlerinden dolayı bulvarın ismi tekrar değiştirilmiştir.

“Bizim bu Genç Dünya’nın korkunç derecede düşman çevresinde hayatta kalabilmemizi sağlayan şey de kurnazlığımız, korkaklığımız ve gereğinden fazla korkma kapasitemiz olmuştur. “ 

Tüm bu çelişkili fikirleri, intihal söylemleri ve bizzat Jack London'ın ırkçı söylemlerine rağmen Jack London'ın bambaşka bir yazar olduğunu düşünüyorum. Bu kadar çelişkinin arasında kalmasını da doğuştan beri yetiştiği çevrenin sahip olduğu bakış açısı ve herhangi bir akıl hocasının olmamasıyla kendi kendini yetiştirmiş olmasına bağlıyorum. İnsanın bulunduğu topluma dışarıdan bakabilmesi ve yanlışları görebilmesi çok da kolay değil. Hangimiz yapabiliyoruz kaçımız bunu başarabiliyoruz?